Trans Sibirya Gezisi

 

Trans Sibirya rotasının Çin’den başlayarak daha kolay yapılacağını düşünerek,Bangkok üzerinden Hong Kong’a geçerek yolculuğa buradan başladık. Bu sayede Çin vizesinin teferruatından da kurtulmuş olduk.Rotamız şöyle oldu:Hong Kong,Guangzhou,Xian,Pekin,Ulanbatur, Irkutsk,Novosibirsk,Kazan,Moskova,St. Petersburg.

 

Trans Sibirya rotasının Çin’den başlayarak daha kolay yapılacağını düşünerek,Bangkok üzerinden Hong Kong’a geçerek yolculuğa buradan başladık. Bu sayede Çin vizesinin teferruatından da kurtulmuş olduk.Bu eğlenceli yolculuğun St. Petersburg’a kadar uzanan rotasının notları :

 

Trans Sibirya Treni yolculuğunun hikayesi
Yolculuk Rotası
İstanbul-Bangkok-HongKong -Guangzhou-Xian-Pekin-Ulanbatur –
İrkutsk- Novosibirsk-Kazan-Moskova-St. Petersburg-İstanbul

İstanbul-Bangkok-HongKong
Türkmenistan Havayolları ile Bangkok’a alışageldik uçuşlardan biriyle
geldik.Havaalanından Khao San Road’a taksi ücreti 450 baht olmuş . Ücretsiz shuttle
bus ile otogara gidip oradan 56 no.lu Khao San’a giden otobüse binilirse 28
bahta gidilebiliyor.
Biz gece 3’te indiğimiz için mecburen taksiyle gittik. New Siam Guesthouse
çalışanları artık beni görünce eski bir dostu görmüş gibi seviniyorlar.
New Siam’da 2 kişilik fanlı odalardan geceliğine 320 baht (1 $ =
33 .7 baht) vererek, sabaha karşı 4.30 gibi vardığımız için check-in
saatine yani 6’ya kadar Banglamphoo’daki balıkçı meyhanede birer chang
içtik, sonra odamıza yerleştik. Bu arada meyhanedeki garsonlarda hemen
yanıma gelip Yekta’yı sordular. Nevizade’de Akdeniz’e gitsek pek tanıyan
çıkmaz ama burada hürmette kusur eden yok.
Yağmurlu bir günde Siam meydanı civarındaki alışveriş merkezlerinde Alper’e
Nikon D80 fotoğraf makinesi almak için dolaştık.Khao San’a döndüğümüzde hava
kararmıştı. Bu yorgunluğu atmak için yarım saati 120 bahttan harika bir ayak
masajı yaptırdık. Bu arada yorulmanın en güzel tarafı da bu galiba. Akşam
Khao San’da yola kurulan sokak meyhanelerinde Fransız bir çift ve 2 ingiliz
ile muhabbet ederek Margarita bucketlarımızı içtik. Yattığımızda saat kaçtı
hatırlamıyorum. Sabah, gerçi nerdeyse öğlen olmuştu, burada fazla
oyalanmamak gerektiğine karar verip hemen çantaları toparladık ve taksiye
atlayıp havaalanına gittik. Airasia ofisinden ilk Macau uçağına bilet alıp,
2-3 saat freeshop’ta takıldıktan sonra uçağa bindik. Macau’da da zaman
kaybetmeden taksi ile 50 HKD ödeyerek feribot iskelesine gelip Hong Kong’a
giden ilk feribota biletimizi aldık . Hongkong’a vardığımızda gece saat 12:
30 du. Nayton Road’ta Mirador Mansion binasında bu sefer 5 . Kattan gecesi
170 HKD (1$=7 .8 HKD)’den bir oda kiraladık. Dışarıda bir şeyler yedik ve
Kawloon iskelesinin yanında Hong Kong Island manzarası eşliğinde
ayaklarımızı denize uzatıp 7/11 dan aldığımız biraları içtik. Bu arada otel
sahibine de sabah hemen Çin vizesi alması için 60HKD ödeyerek pasaportları
verdik.Bugün saat 2 gibi vizeler hazır olacak..
Yorgunluk iyice çöktü. Saat 4:20 olmuş. Artık uyumak gerek. Yolculuk için
starttaki yerimizi aldık. Kara yolculuğu yarın sabah başlıyor. İlk hedef
Xian

Guangzhou- Çin 

Hong Kong`tan bindigimiz trenle Guangzhou`ya dogru yol aliyoruz. Dun dolu bir gun gecirdik Hong Kong`ta. Gokdelenlerin arasinda hayatlarini surdurmeye calisan Aberdeen Balikci koyune gittik. Koy eski balikci teknelerini birbirine baglayarak denizin uzerine kurulmus. Birde yuzen buyuk bir restoran yapilmis koyun yanina. Bu koyde yasayan bir bayan eski balikci teknesi ile bize cevreyi gezdirdi. tabi bu kadar teknolojinin hakim oldugu bir adada boyle eski gunleri hatirlatan bir yerin turistik hale gelmemesi imkansiz bizde turizmin hakkini vererek bayana istedigi 100 HKD yi verdik. Aberdeen`den sonra 4.7 HKD karsiligi 70 nolu otobuse binerek Central denilen bolgeye geldik. Peak Trama binmek ve Victoria tepesinden manzarayi gunes batarken izlemek istedik fakat ne mumkun belki 300 kisi sirada bekliyor. Bizde yorgunluk atmak icin Lang Kwai Fong caddesine gidip Beyrut Cafe`de birer bira ictik. sonrada gokdelenlerin arasinda gun batarken bol bol fotograf cektik Kawloon`dan bu tarafa gelisi Istanbul`dakilere benzeyen vapurlar ile yapmistik dinusu ise metro ile yaptik. Vapur 1.7 HKD metro ise 9 HKD fakat her ikiside bizdeki fiyatlara gore bir hayli ucuz. Bu kadar pahali bir sehirde bile bu fiyatlarin oldugunu bizim belediyelerin gormesi lazim. (1 $= 7.8 HKD)

Hong Kong`ta ortalama maliyetler soyle oldu: Otele gecelik kisibasi 11 $ odedik, Cin vizesi 35 $, Guangzhou`ya tren 25 $, Macau`dan gelis 23$,yemek icin Mc Donald`s ve Kentucky gibi yerler ucuz ,toplu tasima hem taksiden rahat hemde maliyeti dusuk.

Tren Guangzhou`ya varmak uzere. Hong Kong`tan burasi 1 saat 45 dakika suruyor. Artik Kaos basliyor. Bakalim Xian`a giden trende yer bulabilecekmiyiz.

Xian – Cin

3000 yilldir ayakta olan bu eski sehir tam 13 kralligin merkezi olmus Cin tarihinde. Bu kralliklardan Qin hanedaninin ilk imparatoru Ying Zheng ki tarihe Qin`in ilk imparatoru anlamina gelen Qin Shihuangdi ismiyle gecmis 13 yasinda tahta cikinca baslatmis mezarini yaptirmaya ve tam 39 yil surmus bitmesi. 56.25 kilometrekarelik alana 700.00 kisi calisarak 8000 asker ve at yapmis seramikten mezarina kendisi ile birlikte gomulmesi icin ve kralin istegi ile hic biri digerine benzememis. Mezarin tavani yildizlarla dosenmis, icine civa kullanilarak nehirler,goller tasvir edilmis. 1974 yilina kadar bu efsane olarak kalmis Cin tarihinde bu yilda ise kuyudan su ceken bir koylu kovanin icinde su yerine bir asker kafasi gorunce yuzyilin kazisi baslamis. Hala calismalar suruyor fakat buyuk bir kismi ortaya cikarilmis.

Guangzhou`dan tren bileti bulduk Xian`a gelirken ama soft sleeper denen en pahali kisimdan kalmis. Mecburen aldik tam 100 dolar odeyerek. 27 saatin 23`unu uyuyarak geldik bu yumusak yataklarin hakkini vermek icin. Zaten ceptede sadece 10 dolar karsiligi Yuan vardiki acikmamak icinde uyuduk. Gece saat 23 gibi indik Xian istasyonuna Lonely Planet`in yonlendirmesi ile bir hostel bulduk istasyon civarinda. Lu dao Hotel`e geceligi 160 Yuan`dan yani 20 dolar civari oda fiyatina yerlestik.Ertesi gun icin Dogu turu adi ile gecen ve Terracoty Worriors`ida kapsayan bir turada 285 Yuan karsiliginda kayit olduk. Ama karinlar zil caliyordu ki resopsiyonist dolar bozunca gece saatinde nerede yemek bulabilecegimizi sorduk. Musluman mahallesi denen kismin hem buranin yerli yemeklerini sattigini hemde sabaha kadar acik oldugunu soyleyince tamam dedik banko. Taksiye atlayip 5 dakkada gittik Muslim Quarter`a. Uzun bir sokak dusunun her tarafi ocakbasi ve harika kebap kokulari yayiliyor. Hemen kuzu sisler atildi, biralar acildi. Ne yorgunluk kaldi ne aclik, yuzler gulmeye basladi. 1-2 saat takildik ve hesabi istedik. Gecenin bedeli 40 Yuan yani 5 dolar. Inanilmaz bir sey bu kadar ucuzluk.

Pekin – Cin 

Tren biletini saat aksam 10’da diye bildigimiz icin rahatca internette takılırken bir anda 8’i 20 gece oldugunu farkedince apar topar istasyona kosturduk. Bu yuzden notlarda yarım kaldı.Xian ıstasyonu tam bir curcuna idi deyim yerindeyse yuzlerce insan tepe tepeye bir vagona sıgıstık. 3-4 saat korıdorun köşesinde bır yere sıkıştık. Oturmak mumkun değildi gecenlere yol vermeye calısmaktan. Xian üniversitesınde ekonomi okuyan Lu Yao isminde bir oğrencıyle tanıstık. Gayet iyi bır ingilizcesı vardı, zaten Amerika’ya work and travel ile 3 ay calısmak icin gidiyormus. Hazır ingilizce konusabilen bir Çinli bulmuşken bol bol muhabbet ettik. Gece saat 2 gibi istersek restorandaki garsonun bize bir masayı kişi başı 30 Yuan’dan verebileceğini söyledi.Öyle bir durumde idik ki hemen kabul ettik. Bir kaçta Çin iskambil oyunu öğrenince yolculuk çabuk geçti. Diğer masalarda bir süre sonra bize katıldı ve bir hayli eğlendik. Pekin’e sabah saat 8.30 gibi vardık. Uzun bir yürüyüşle çok güzel bir hostelin dormitory odalarına gecesi 70 Yuan dan yerleştik. Hostelin adı Peking Youth Hostel ve Tianamnen meydanı ve Yasak şehrin hemen yanında bahçeli hoş bir yer.Kahvaltıda yapınca bir hayli yorgunluk çöktü galiba bugün dinlenerek geçecek.Belki öğleden sonra Tianamnen ‘de bir tur atarım.

Xian’a gelirsek. İlk gece Muslim Quarter’da yemek yedikten sonnra ertesi gün Terracoty Warriors’u ve çevresinde yer alan kralların yaşadıkları yerlere ait arkeolojik bölgeleri gezdik. Yorucu bir gün oldu ama fazlasıyla değdi. Xian aynı zamanda ipek yolununda doğu ucu olması itibarı ile Çin’in batıya açılan kapısı olmuş. Buraya deve kervanları ile gelen müslüman tüccarların kültürleri Çin kültürü ile harmanlanınca farklı bir yer çıkmış ortaya. 3. gün şehir merkezindeki Bell Tower ve Drum Tower’ı gezdik ama günün en güzel anı Great Mosque of China diye bilinen bence dünyanın en güzel camisi denilebilecek camiyi gezmekti. Çin mimarisi ile inşa edilmiş ve geniş bir alana yayılan bu camiyi yolu düşen herkesin ziyaret etmesini tavsiye ederim. Daha önce belgesellerden buradaki müslüman Çinli halkın çok farklı ve hoş bir kültürleri olduğunu izlemiştim ama gerçekten onların içinde bulunmak ayrı bir zevkti.

Pekin – Çin 

Tiananmen meydanı denince hepimizin aklına 1989 yılı 4 haziranında bir tankın önününde meydan okurcasına duran öğrenci gelir.Fakat çözülemeyen meydan okunan şey nedir, o öğrenci neyi temsil etmektedir. 2007 yılı temmuz ayındayız ve o günden bu güne 18 yıl geçti, bu meydanı milyonlarca insan ziyaret etti o günü yad ederek. Medya bu olayı hep bize meydan okunan komünizm, tankın önünde duran çocukta kapitalizmin simgesi şeklinde duyurdu. Peki ama tankın sahipleri bugün meydana sturbucks açılmasına izin verirken tankın önündekiler niye bunu protesto ediyorlar, tankın sahipleri bu savaşı kazandı ise neden her yerde mc donalds’lar,kentucky’ler dolu, neden paramızı citibanktan,hsbc’den cekiyoruz, neden cococola,hieneken,molboro içiliyor burada. Arkadaşım Cengiz Toraman en büyük hayalim Küba’da elimde efes pilsen’le Castro’yu halka seslenirken dinlemek demişti ama bana Tiananmen’de meydanın ortasına oturup biramı içerek bunları düşünmek nasip oldu.Yorumu size kalmış.

Meydanın karşısında ise dünyanın en büyük sarayı olan ve son imparator filminden hatırlayacağımız Yasak Şehir var. Burası bugün müze olarak halka açık. Tamamını gezebilmek için elinizde çok ayrıntılı bir harita olması lazım. Çünkü o kadar geniş bir alanda ve labirent şeklinde ki her an kaybolabilir veya ters istikametlere yönelebilirsiniz. Çin mimarisinden nadide örnekler görebilir ve binlerce yıllık Çin imparatorluğunun hazinelerine,değerli tablolara,çini vazolara,el yazması eserlere bakabilirsiniz. Ayrıca o günlerdeki günlük yaşamı anlayabilmek için içine girilmeyen fakat camlarından bakılabilen odalara bakarak imparatorların nasıl bir hayat yaşadığını hayal edebilirsiniz. Müzeye giriş ücreti 60 Yuan.

Dün ise bütün günümüzü Çin Seddine ayırdık. Hostelden ayarladığımız turla Jinshanling’ten Samatai’ye 10 km.lik yolu seddin üzerinden yaklaşık 4 saatte yürüdük. Ama yürüme deyince düz yol yürümesi akla gelmesin onlarca dağ aştık. Artık sonuna doğru diz kapakları titremeye başlamıştı. Ama heralde hayatımın en büyüleyici günlerinden biriydi. Umduğumun çok üzerinde bir eser ile karşılaştım, etkilenmemek elde değil. Bu kadar dağlık bir araziye bu eseri yapabilmek hiç kolay olmasa gerek. Seddin üzerinde moğol satıcılar ile bol bol muhabbet ettik. Bugün inner Mongolia diye geçen ve Çin’in kontrolünde olan seddin bi tarafındaki bölgeyi gösterip mongolia,diğer tarafada china diyerek seddin aslında Moğolistan ve Çin’in sınırı olduğunu anlattılar. Seddin üzerinde bir gece konaklamayı düşünüyorduk ama zaman kısıtlı bugün moğolistan’a bilet bakacağız. Bulabileceğimiz ilk araçla gideceğiz. Çin’in muhteşem yemeklerinide geldiğinizde tatmanızı tavsiye ederim.Şİmdilik bu kadar eğer gobi çölünde internet bulamazsak artık Ulanbatur’da görüşmek üzere..

Ulanbatur – Moğolistan
Trans Sibirya Ekspres diye bilinen rota aslında 3 değişik güzergahtan oluşuyor. Dünyanın kesintisiz en uzun tren yolculuğu olan Trans Sibirya ekspres Rusya’da bir iç hat treni Moskova’dan Viladivoslok’a uzanan fakat bu yolculuğu yapanların çoğu İrkutsk’a kadar aynı yolda giden fakat ordan Moğolistan üzerinden Pekin’e ulaşan Trans Mongolia ekspres’i tercih ediyorlar. Bu sayede 3 değişik kültürü aynı yolculukta görebiliyorsunuz. Bizde bu rotayı tersten izleyip Pekin’den yaklaşık 80 dolar ödeyerek aldığımız Ulanbatur bileti(hard sleeper) ile gayet rahat ve konforlu bir yolculuk yaptık.Konpartmanlar 4’er kişilik ve 2’şer kişilik olarak ikiye ayrılıyor. 4 kişilik olanlar hard sleeper adı altında satılıyor, 2 kişilik olanlar ise delux bilet olarak. Genelde aralarında 1.5 kat fark oluyor. Trendeki fiyata trende yolculuk yaptığınız saatlere denk gelen yemeklerin hepsi dahil. Restorantta ücretsiz olarak 3 öğün yemek çıkıyor. Eğer yanınızda poşet çay veya kahve varsada her vagonda birer sıcak su makinası bulunuyor. Yolculuk yaklaşık 30 saat sürdü. Yaklaşık 2 saat kadar sınır geçişinde trenin ray genişiliği Moğolistan ve Rusya’da Çİn’den farklı olduğu için trenin tekerlerinin buna göre genişletilmesi işlemini bekledik.Eğer bu yolu kesintisiz Moskova’ya kadar yapmak isterseniz yolculuk 6 gün sürüyor. Pasaport işlemleri trenin içinde yapılıyor.
Öğlen saat 13.30 sularında Ulanbatur istasyonuna vardık. Burada bir çok tur acentası ve guesthouse çalışanları tarafından karşılandık. Daha önceden kalmaya karar verdiğimiz Golden Gobi Guesthouse’ın rehberi çantalarımızı alıp minibüse yerleştirdi.Daha önceden rezervasyonumuz olmadığı için fiyatları sorduk. Dormitory 5 dolar, iki kişilik oda ise kişi başı 8 dolar. Yolculuk yorgunluğunu atmak için ilk gün iki kişilik odayı almaya karar verdik. Hostel gayet güzel fiyata kahvaltı dahil, günün her saati çay kahve ücretsiz olarak mevcut, ayrıca her türlü ekipmanın olduğu mutfağında istediğiniz yemeği kendiniz pişirebiliyorsunuz, Laundry’nin kilosu 1 dolar, sinema odasında dvd film izleyebilir, veya internet odasında surf yapabilirsiniz, 24 saat sıcak su mevcut. Ulanbatur’a daha ilk gün içimiz ısındı. Bazı şehirler vardır daha ilk izlenimiyle size çok sıcak gelir ve mutlu hisedersiniz kendinizi. Burasıda öyle bir yer. Herkes özellikle bayanlar çok şık giyiniyorlar,her yerde bahçeli çok güzel barlar ve restoranlar var. Komünizm döneminin votka alışkanlığı yavaş yavaş yerini biraya bırakmış görünüyor. Çoluk çocuk herkes ne yese yanında birer bira mevcut.
Rus tarzı yapılmış eski binaların yanında bizim tarzlarda yapılmaya başlayan estetikten uzak apartmanlar doldurmuş şehri.İki kahramanları var. Birincisi tabiki Cengiz Kaan milli kahramanları, diğeri ise modern Moğolistanın önderi saydıkları Şükürbatur. Şehrin en büyük meydanı ikisinin heykelleri ile süslenmiş. Din olarakta ilginç bir yapısı var buranın. Ülkenin yüzde yetmişi budist fakat şamanizmide atalarının dini olarak kabul edip gereklerini yerine getirmeye çalışıyorlar.
Kaldığımız Guesthouse’dan burada yapabileceğimiz turlar ve süreleri ile ilgili bilgi aldık. Burada sadece 1 haftamız var. Ama turların bir çoğu ülke çok büyük olduğu için 7-10-15 günlük.Bu yüzden Gobi Çölünde kalma planımız suya düştü. Fakat ikinci planımız olan Moğolistanın muhteşem steplerinde atla yolculuk yaparak Ger denilen çadırlarda köylülerle ile kalma planımız
mümkün. Bizde hemen 4 günlük tur kaptık bunları kapsayan. Steplere ulaşımımız sadece bize özel bir taksi ile olacak ve 4 gün boyunca rehberimiz eşliğinde gezeceğimiz steplerde,yemekler,kalma her şeyi kapsayan bu turu 125’er dolar ödeyerek aldık. Ayrıca bize özel olarak rotada değiştirilerek orhun abideleride tura dahil edildi.

Ulanbatur-İrkutsk treni
Ulanbatur’u geride bıraktık Sibirya’ya doğru yol alıyoruz.Yolculuk yaklaşık 22 saat sürecek. Trenin camlarının hiç biri açılmıyor sanki saunada gibi yolculuk yapıyoruz. Yine hard sleeper adıyla satılan mevkiden 52 dolara aldık irkutsk biletini.İstasyona bizi getiren taksi şöförü türk olduğumuzu öğrenince biz çok benziyoruz birbirimize Cengiz Kaan hepimizin atası kardeş gibiyiz dedi. Gerçektende sadece benzer kelimelerle değil yaşam şekli ilede burada hiç yabancılık çekmedik.
Aldığımız 4 günlük turda kalmıştım. Ulanbatur’dan yaklaşık 2 saatlik yol alarak steplere ulaştık. Önce koruma altına alınan national parkı dolaştık. Ardından Orhun abidelerini yolu sora sora bulduk, gerçekten bulması bir hayli zor ancak civarındaki köylüler biliyor. Burada yolların bir coğu toprak ve hiç bir işaret yok bazen toprak yol 3-4 kola ayrılıyor artık orda iş şansa kalıyor.Biz ile birlikte bir otobüs koreli turistte geldi abideleri gezmeye. Bir hayli ilgili idiler bunca yıllık eserlerle ve bir çok büyük imparatorluklar kurmuş bir ırkın tarihinin ilk kalıntıları ile. Ardından isviçreli bir çift karavanları ile geldi. Bizim tarihimizin ilk yazılı eserlerini görmeye ayaküstü muhabbet ettik karavanla 8 aydır yollardaymışler asyada. Buralada türk görmek ne güzel dediler nasıl ayni olduk bunlar bizim tarihimizin ilk yazılı eserleri ama tabiki insanlık tarihi içinde önemliler.
Taşların başına köylü bir çoban verilmiş, çevreleri demir korkuluk ile çevrilmiş ama hiç koruyucu bir önlem değil. Çobanıda orada bulabilmek pek kolay değil işinde gücünde adam ikinci kez gittiğimde kaldığımız ger yanı çadır köyden yaklaşık 10 km uzaklıkta idi abideler çoban inekleri gütmeye gitmiiş ve yaklaşık 3 saat sonra gelecekti. Neyse ki kapıyı açık bırakmış ki açık olmasada kolayca atlanır demirlerin üzerinden. Ayrıca ilk gelişte yolu bulamayınca konsolosluğuda aradım abidelerin yerini sormaya ama şok oldum valla bizde çok iyi bilmiyoruz yerlerini dediler. İsviçreli çifte hak vermemek elde değil. Bizim için onlar ancak olsa olsa taş yığını olur allahın avrupalısı, koreliside binlerce km yol tepip gelir inceler bu eserleri.Ayrıca birde kazı evi var abidelerden 200 m uzaklıkta ama bekçiyi bulamayınca açtırıp göremedik içini. Birde anlayamadığımız çok güzel yerde konsolosluğumuz var ulanbatur’da ama tabelası dökülüyor adeta, her gün bu kapıdan girenler farketmiyormular acaba. Hemen yanında benzer bir binada Fransız konsolosluğu var ama hemen farkediliyor fark, her yer pırıl pırıl tabelalar ayna gibi parlıyor.
Steplerde kaldığımız ger’lerde müzmin bir köy hayatı yaşadık. Bol bol ayrak yani kımız içtik, atlar sağılırken izledik. Nasıl eğittiklerini gördük atları. Daha 4-5 yaşında çocuklar ata binmeye başlıyor burada , ata binmeyi bilmeyen yoktur. Bize 4 günlük turumuzda rehberlik yapan ulanbatur üniversitesi diş hekimliği 2. sınıf öğrencisi oyanga ilk gördüğümde ayağında terlikler ve şehirli yapısı ile dağlarda napacak acaba diye düşündürtmüştü beni ama atı adeta uçururcasına binişini görünce şok oldum. Abidelerin yanında koreli turistlere ve bize bir şov yaptiki atla herkes alkışladı.Oda çocuken gerlerde büyümüş.
Burada her zaman ana yemek et. Kahvaltıda ise sadece tuzlu sütlü çay içiyorlar. Gerlerde yaşayanlar ise öğle yemeği yemezmiş. Akşamda tabiki et yeniyor. Biz genelde sütlü çay,kaymak,yoğurt,moğol peyniri,etli pilav yedik bizim lokmalardanda her an hazırda bulunuyor, yada çiğ börek benzeri böreklerden.Su yerine süt içiliyor.Elektrik olayı solar enerji yöntemi ile bir çok gerde çözülmüş. Tarım hiç yok.Tavukta yetiştirilmiyor. Biz anlamayız diyorlar. Biz ancak at,inek,koyun ve keçi yetiştirmeyi biliriz diyorlar. En azından dometes biber gibi bir kaç sebzeyi yetiştirseler daha iyi olurdu bence ama bu tür şeyler ya devlet eliyle yetiştirilerek yada çinden satın alınarak şehirlere gelebiliyor.
Ulanbatur hızla gelişiyor. Çok hareketli bir şehir. Trafik sorunu başlamış bile. Ortalıkta son model arabalar cirit atıyor, bütün bayanlar bakımlı ve çok dekolte giyiniyorlar.Çok hareketli bir gece hayatı var bu yüzdende başta koreliler olmak üzere, çin,japonya ve tayvandan çok turist geliyor eğlence sektörüne yönelik. Moğol bayanlara ilgi çok ama haklarınıda vermek lazım bir çoğu kalemle çizilmiş kadar güzel. Hostel kültürü çok yaygınlaşmış, sayısız guesthouse var Ulanbatur’da. Fiyatlarda 5-8 dolar arası değişiyor. Ülkenin her yerine tur almak mümkün başkentten. Fiyatlar genelde uygun.
Sırada sibirya var henüz ne kadar kalacağımıza karar vermedik. Baykal gölünü gezdikten sonra karar verceğiz, ne zaman yola devam edeceğimize.

İrkutsk – Sibirya
İrkutsk’ta son gecemiz… Üç akşamdır takıldığımız parkatayız. Yuz civarı insan ellerinde biralar ve votkalar parçalar soyleyerek takılıyorlar parkta. Burada aksam 7 civarı iş çıkışı sonrası , herkes yollarda, otobüste, aklınıza gelebilecek heryerde içiyorlar ki biraz önce uzun bir kuyruk bekleyip tekel benzeri içki satan dükkandan bira alabildim kasadaki kızın bile elinde bira vardı.Akşam diyorum ama siz bana bakmayın burada aksam yok saat 11 de hava kararıyor ve gece başlıyor. Kadın nüfusun çokluğu hemen dikkat çekiyor her yerde onlar çalışıyor.Hepsinin elinde moda dergileri kıyafetleri inceliyorlar. Heralde hayalleri manken olabilmek.Sokaklar defile yeri , herkes podyuma çıkmış gibi yürüyor, giyiniyor ve mankenlerden hiç eksikleri yok. Burası Rusya’nın üniversite şehirlerinden, geçmişte buraya sürülen bir çok Rus aydının eğer sağ kaldılarsa burada yaşamayı tercih ettikleri ve bununda şehrin entellektüel yapısını oluşturduğu söyleniyor.
Hep Sibirya’nın çok soğuk bir yer olacağını hayal etmiştim ama 3 gündür müthiş bir sıcak var burada tabi ki kışın eksi kırk dereceleri görüyorlar ama yazı da 30 derece civarında geçiyor. Gün içi boğucu bir hava var ama geceyarısı gök sanki deliniyor ve sabaha kadar yağmur yağıyor. Sıcaktan bunalanlar buradan 1 saat uzaklıktaki Baykal Gölü’ne kaçıyorlar. Bizde bugün öyle yaptık. Baykal Gölü’ndeki faunanın yüzde sekseni sadece burada bulunuyor. Ve sıkı durun 1600 metre derinlikteki bu göl bütün dünyadaki tatlı su reservlerinin yüzde yirmisini bulunduruyor.Baykal gölü adeta bir deniz gibi ama yüz yüzebilirsen, yüzebilmek için rus olmak lazım. Dizimize kadar ilerledik ve ayaklarımı hissedemez oldum.Çok soğuk. Yıl içinde su sıcaklığı en yüksek 15 deerceye kadar çıkıyormuş, bugün kaç derceydi bilmiyorum.Yediğimiz balığın tadıda hala damağımda. Bu balığın methini ilk tren Baykal Gölü kenarında bir kasabada durunca duyduk. Nerdeyse bütün tren boşaldı şaşırdık sonra herkes ellerinde buğulanıp kurutulmuş balıklarla birer ikişer belirdi koridorda. Tabiki trendekilerin bir çoğunun Moskova’ya gittiğini düşünürsek orda nasıl bulacaklar böyle güzel ve ucuz balığı.
Trendeki yolculuğumuz ise sınır geçişindeki uzun bekleme ve arama dışında sorunsuzdu. Sınırda yaklaşık 4 saat bekledik. Pasaport kontrolü ve arama bitene kadarda kilitli trende mahsur kaldık adeta. Bize vizeyi alırken İstanbul’da verdikleri vocher için bunu iyi saklayın bunsuz Rusya’ya girmeniz imkansız demişlerdi ama kimse sormadı bizde vermedik. Yarın Novosibirsk’e tren biletimizi aldık aslında 1-2 gün daha kalabilirdik ama 3 günden fazla kalınca karakola gidip kayıt falan yaptırmak gerekiyor. Rusya’da fazla bürokratik işe girmemek lazım.

Novosibirsk – Rusya
Novosibirsk’te 3. günümüz ve henüz bizden başka bir backpacker’a veya turiste rastlamadık. Mecburen Rusçayıda az çok öğrendik çünkü ingilizce bilen birine rastlamak çok zor. Otelde bile konuşan yok.Dün Kazakistan’a bilet almak için tren istasyonuna gittk ve yine aynı sorun dil problemi. Önce bilet satılan yeri ulabilmek sonrada satan bayana derdimizi anlatabilmek için soğuk terler döktük.Tam artık yani panimayu (anlamıyorum) demekten daralmak üzereydik ki yandan bir ses geldi ‘do you want to take a train or plane’. Sanki çölde su bulmuş gibi sevindik Ilona ile tanışınca. Meğer gişedeki kadın sadece uçak bileti satıyormuş. İlona ile yandaki gişeye geçtik. 15 gün boyunca bütün trenler dolu hatta uçaklar bile. Ama bizim burdan gitmemiz lazım ayın 3’ünde vize süremizde doluyor. Ilona telefonumuz olup olmadığını sordu, var ama burada çalışmıyor. Bekleyin burada dedi ve 5 dakika sonra döndü. Galiba kontör yükledi telefonuna. Sonrada 4-5 telefon görüşmesi yaptı. Otobuse ne dersiniz belki yer bulunabilir deyince hemen evet olur tabi dedik nereden alıcaz ileti. Ben sizi götürürüm dedi Yaklaşık yarım saat yürüdük terminale.Uzun bir kuyruk var, sıcaktanda ter boşanıyor içerde. Neyse kuyruğuda bekledik ve Çarşambaya bilet aldık.Dönüş yolunuda Ilona’ya ısrarımıza rağmen,onun tercihi ile taksiye binmeyerek yine yürüdük.Bu arada istasyona kadar gidip gelmeye çıktığı işini tehlikeye atıp nerdeyse 2 saattir bizim için koşturdu. Kazakistan’da doğup büyümüş ama rus oldukları için Rusya’ya gelip burada okumayı tercih etmiş. Sosyoloji okumuş, ingilizceyi ise özel ders alarak öğrenmiş. Akşam ablası Laura ile birlikte oda Uluslararası ilişkiler bitirmiş ve öğretmen olarak çalışıyor, gelip bizi aldılar ve cadde cadde bütün şehri, eski binaları,operayı,sirki, tiyatroyu, parkları,meydanları, ayrıntılı olarak gezdirdiler. Sonrada Rus yemekleri ile meşhur bir lokantada yemekleri öğrendik ve seçtiklerimizi yedik.
Rusya’da şehirler arası çalışan trenlerde 3 değişik mevkide bilet satıyorlar. Bunlar şöyle, Deluks, bu mevkide 2 kişilik kompartmanda kalınıyor ve odada tv bile mevcut, Kupe ise 4 kişilik kompartmanlar bizdeki yataklı vagonlara benziyor, biz Çin’den Moğolistan’a ve oradan Sibiryaya bu mevkide geldik, 3. mevki karşılığı olan ise platskartny, bu mevkide bir vagonun içi 54 kişilik koğuş gibi oluşturulmuş, 4 bir tarafta ikide koridor tarafında ranza yataklar var aralarda paravanla ayrılmış.Şekil olarak Hindistan’daki gibi ama temiz çarşaf ve battaniye veriliyor.
İrkutsk’tan Novosibirsk’e yaklaşık 32 saat süren yolculukla bu mevkide geldik ve bir çok insanla tanıştık. Koğuş sistemininde güzelliği bu galiba. Bu mevkiler arasında fiyat olarak 1.5 kat fark var. Tren fiyatları ise gidilecek km’ye göre belirleniyor.
Rusya yüzölçümü olarak dünyanın en büyük ülkesi eğer tamamı gezilmeye kalksa heralde yıllar sürer. Ama insanlarla tanıştıkça ve değişik etnik yapıları gördükçe bu ülkeye ilgim bir hayli arttı. İrkutsk’ta parkta notları yazarken tanıştığım Anya ve Olye Buryat olduklarını söylemişlerdi. Araştırdım Tibet budizmini seçen Moğollarmış Buryatlar. Daha sonradan Ortodox olmuşlar. Yaklaşık 420.000 kişiler ve Buryat republic adında özerk bir bölgede yaşıyorlar.Bunu araştırırken Tuvan’lara gözüm takıldı. Tuva Republic İrkutsk’un kuzeyinde başkenti Kızıl olan 210.000 kişinin yaşadığı yine özerk bir bölge bunlarda Tibet Budizmini seçen ve halen yaşayan Moğol kökenliler olarak geçiyor, fakat türkçe konuşuyorlar. Trende yanımızda yatan Novosibirsk üniversitesinde Arkeoloji bölümünde asistan olan iki arkadaş ise Tuva’nın hemen batısıında yer alan Kakasya’danmışlar. Başkenti Abakan olan Kakasya’da ise 80.000 kişi yaşıyor ve yine türkler. Bunlar ise 6-13. yüzyıllar arasınsa hüküm süren Yenisey Kırgız imparatorluğunun devamı olarak kalan insanlar. Onun batısındada Altay Republik var yine türkçe konuşuyorlar.Keşke zaman olsa hepsini gezebilseydik.

Kazan -Tataristan
Rusya Türk vatandaşlarına 15 günlük vize verdiği için , vizeyi sibiryada harcayıp Novosibirsk’ten Kazakistan’a kaçmıştık. 15 günlük daha vize alıp yolculuğa kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Eskişehir’de yaşayanlar için Kazan kendilerini çok farklı bir ortamda hissedecekleri bir yer değil.Kazan ve Eskişehir’de ki Tatar oranı çok farklı değil. Tataristanın başkentine indiğimizde gece saat 3 idi ve kalacak yer aramaya başladık. Bindiğimiz taksinin şöförü Şamil eğer bu kadar sabırlı bir insan olmasa idi çok zor yer bulurduk.Bırakın hostelleri ,otellerin bile hepsi dolu. Sonunda bir yer bulduk. Volga otel. Geceliği 1000 rubleden 2 kişilik oda kiraladık. Çok konforlu bir otele ve Rusya standartlarına göre çok iyi bir fiyat. Ayrıca istasyonada çok yakın.
Eğer Kazan’a giderseniz kalacak yer için öncelikle Hotel Fatima’yı kontrol edin. Yeri Kremlin’e çok yakın. Fiyatları budget gezginler için uygun.Adresi Karl Marks caddesi No:2. Burada yer olmazsa ikinci seçenek mutlaka bizim kaldığımız Volga otel olmalı. Adresi Said-Galeeva caddesi No:1A.
Kazan’da neler yapabilirsiniz
Tabi ki herkesin mutlaka görmesi gereken ilk yer Kremlin. Bu bölgeyi 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası olarak koruma altına almış.Burada Kazan’ın tarihini bulabilir, parklarda dinlenebilir ve tarihi cami ve kiliseleri gezebilirsiniz.
Baumana caddesi bizdeki İstiklal’in Kazan versiyonu. Bu cadde üzerinedeki cafe ve barlarda zaman geçirebilir veya cadde üzerinde müzik yapan gençlerle birlikte takılabilirsiniz.
Çarlık Rusya’sından kalma muhteşem binaların arasında şehrin sokaklarında uzun yürüyüşlere çıkın.
Lenin üniversitesini ziyaret edin

Moskova – Rusya

Trans Sibirya ekspress rotasının bir çok gezgin için başlangıç noktası olan Rusya’nın başkenti, 2006 ‘da dünyanın en pahalı, 2007 de ise Tokyo’nun ardından ikinci en pahalı şehri seçilmiş. Bu özelliği ile gezginlerin uzun süre kalmaması gereken bir yer fakat bu şehirde görülesi o kadar çok şey varki biraz hızlı hareket etmek lazım. Biz Moskova’da 4 gün konakladık. Kendimizi evimizde gibi hissettiğimiz Godzillas Hostel’de kaldık. Klasik hostel standartlarında 8 kişilik dorm odaları var. Paylaşılan güzel bir banyo, her türlü olanağı bulabileceğiniz bir mutfak,çamaşırlarınızı yıkayabileceğiniz bir laundry’si ve internet hizmeti mevcut. Marketten yaptığımız alışverişlerle bir çok öğünümüzü hostelde yedik. Gecelik kişi başı 600 ruble ödedik gene Moskova için fena sayılmayacak bir ücret. Avrupa Rusya’sına doğru geldikçe ingilizce bilen insan sayısıda hızla artıyor. Bu sayede artık fazla zorluk çekmiyoruz. Bizim 4 günlük konaklamamızın ardından yapmanızı önereceğimiz şeyler şöyle

Hemen bir metro haritası alın ve bu dünyanın en güzel metrosu ile yolculuk yapmanın püf noktalarını keşfedin. Adeta bir müze..
Metroyu kullanmayı öğrendikten sonra artık her yere gitmek hem kolay hem ucuz. İlk ziyaretiniz tabiki Kremlin olsun. Öğleden önce giderseniz Kızıl Meydanda ki Lenin’in mumyasının yer aldığı mozelesinide ziyaret edebilirsiniz.Kremlin saat 16.30 a kadar açık. Kızıl Meydan ve meşhur St. Basil Katedrali’de Kremlinin hemen yan tarafında ve 24 saat açık.
Novadeviçi mezarlığına yine metroyu kullanarak gidebilirsiniz. Kırmızı hat üzerindeki Sportivnaya durağında inip yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşle Novadeviçi kilisesine ve onun hemen arka tarafındaki mezarlığa ulaşmak mümkün. Burada Nazım Hikmet’in ve Chekhov,Gogol,Mayakovsky ,Prokofiev ve Eisenstein gibi sanatçıların mezarlarını ziyaret edebilirsiniz.
Sculpture Park’ta muhteşem heykelleri ve sanat eserlerini görebilirsiniz
Arbat caddesi üzerinde, marketten aldığınız muhteşem Rus votkası eşliğinde sokak müzisyenlerinin yanına oturup, onlarla eğlenmenin tadını çıkarabilirsiniz
Harika Rus mutfağını tadabileceğiniz bir restorana gidebilirsiniz
Sayısız müzeden ilginize uygun olanları seçerek ziyaret edebilirisiniz
Hareketli gece hayatına bir gece ayırabilirsiniz

St. Petersburg -Rusya

Trans Sibirya rotasını yapıp Rusya’nın en güzel şehrine uğramamak olmaz. Moskova’da Metrodan Kurskaya durağında inerek ulaşacağınız Leningrad istasyonundan 1300 ruble civarı para ödeyerek alacağınız 4 kişilik yataklı kompartıman bileti ile 8 saatlik çok rahat bir yolculukla St. Petersburg’a ulaşabilirsiniz. Trenlerin bir çoğu gece saat 12 civarında hareket ediyor ve sabah Petersburga varıyor. Bu sayede bir gece konaklama masrafından da kurtuluyorsunuz. Yataklar ve kompartımanlar çok rahat.
Sabah sularında vardığımız Petersburg’ta , şehrin merkezi sayılan Nevsky caddesine ulaştık. Yine bir hostelde olması gereken her şeye fazlası ile sahip olan Nord Hostelin 8 kişilik dorm odalarına geceliği kişi başı 850 rubleden yerleştik. Petersburg’ta yapılması gereken şeyler ise şöyle…
Ayaklarınız patlayana kadar tarih kokan bu şehrin her sokağını keşfetmeye çalışın
Bir gününüzü muhteşem eserlerle dolu Hermitage müzesine ayırın
Kanal turu yaparak bol bol fotoğraf çekin
Sarayları,Müzeleri,Katedralleri zamanınız elverdiği ölçüde gezin
Puşkin Cafe’de bir çay için
Artık az bulunan salaş rus entellektüel barlarından Tsinik’te bir kaç bira devirin (per Antonenko No:4)

Buradan Türkiye’ye dönüş için en guzel yol tabi ki karadan Ukrayna üzerinden İstanbul’a ulaşmak.Bizim buna zamanımız olmadığı için Moskova’ya dönerek bulabildiğimiz en ucuz bilet olan Aeroflot dom havayolunun 120 dolarlık İstanbul uçuşu ile dönmek oldu. Bu dünyanın en güzel gezi rotalarından biri olan Trans Sibirya Ekspress ile ilgili aklınıza takılan bütün soruları   adresinden bize ulaşarak sorabilirsiniz.

 

admin

emrah kurtulmus

You May Also Like

Varuna Gezgin İstanbul Şubesinden Burcu Anlatıyor!

Rinjani Mountain: Bulutların Üzerine Tırmanmak

West Papua Endonezya Gezisi

Kuzey Kore Gezisi

4 thoughts on “Trans Sibirya Gezisi”

  1. Bu gezi benim en görülecek on listemde yer alıyor. Yazınızı saklamak üzere kaydediyorum. Gezi ne zaman olacak bilmiyorum ama bu yazı kesinlikle işime yarayacak. Teşekkürler.
    Ayşe ÖZEK
    ayseoozek@hotmail.com

  2. Rusya’ya defalarca gitmeme rağmen en çok istediğim şeylerdir biridir trans sibirya yolculuğu. Ayrıca Moskova-Chelyabinsk arası klasik Rus vagonlarından oluşan tren ile yapılan yolculuk meraklarım arasında yer alıyor. Umarım yakın zamanda tecrübe edebilirim.

  3. Bütün avrupayı gezdim, moskova ve petersburg’u gördüm bu rotayı çok merak ettiğim halde bir türlü gerçekleştiremedim,güzel blgileri bizlerle paylaştığınız için teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir