“Hayatı kaçırmamak için yola çık, yol öğretir.”

 Bazen bir yere gitmek için tek bir kare görmemiz yeterlidir. Bu nedenle evde kaldığımız bu günlerde yola devam dedirtecek, insanın içini dünyayı dolaşma arzusuyla dolduracak en iyi 10 seyahat filmi.

1-Özgürlük Yolu ( Into The Wild, 2007) / ALASKA 

Gerçek bir hayat hikayesinden alınan Into the Wild, bir metropolden vahşi hayata, kirlilikten saflığa ve temizliğe dönüş hikayesidir. Önemli bir üniversiteden dereceyle mezun olan Christopher aynı zaman başarılı bir atlettir de. Mezuniyet sonrası verilen bir davette ailesine istediği hayatın bu olmadığını, bir şeylerin eksik ve yanlış olduğunu söyler. Genç adam tüm mal varlığını hayır kurumuna bağışlayıp sahip olduğu her şeyi evinde bırakarak bambaşka bir hayata doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Alaska’nın ıssız ormanlarında sona eren bu yolculuk esnasında ve sonrasında Christopher, hayatını kökünden değiştirecek bazı kişilerle tanışarak, hayatın anlamını ve ölümün kaçınılmazlığını en sert haliyle deneyimleyecektir. 
   Ünlü oyuncu Sean Penn’in yönetmenliğini üstlendiği, iki dalda Oscar’a aday gösterilen filmin başrollerinde Emile Hirsch ve Vince Vaughn bulunuyor. Her gezginin içinde bulunan kaçıp gitme arzusunu alevlendiren bir film. 

2-Wild (Yaban, 2014) \ Washington, Oregon, California 

 Cheryl Strayed çok sevdiği annesinin ölümüyle sarsılmış, uyuşturucu batağına saplanmış ve evliliğin sona ermesiyle kendini adeta kendi kendini yok etmeye adamış bir kadındır. Cheryl annesi Bobbi’nin hatıraları başta olmak üzere geçmişin kabuslarıyla boğuşurken bir anda radikal bir karar alır. Çantasını alıp yollara düşecek ve Amerika’nın en uzun, zorlu ve tehlikeli bölgelerinden biri olan Pasifik Crest Yolu’nda tek başına yürüyecektir. Bu tehlikeli ancak tazeleyici macera süresince yorgunluk, umutsuzluk ve karamsarlığın yanısıra ona yaşadığını hissettirecek güzel duygularla uzun bir aradan sonra tekrar karşılaşacaktır. 
    Başrolde Reese Witherspoon’u izleyeceğimiz filmin yönetmen koltuğundaysa, geçtiğimiz yıl Dallas Buyers Club ile sinemaseverlerin radarına yakalanan Jean-Marc Vallee oturuyor. 
   Cherly Strayed’in anılarından oluşan kitaptan uyarlanan bir filmdir. Gerçek olayları yansıtır. Bu film aynı zamanda kişinin kendi içsel yolculuğunu ve ruhsal dönüşümünü izleyiciye anlatmaktadır. 

3-Motosiklet Günlüğü (Diarios de Motocicleta, 2004) \ Güney Amerika 

 Küba devrimcisi Che Guevara, 1950’lerde henüz 23 yaşındayken motosikletle seyahate çıkar. Tüm Güney Amerika’yı en yakın arkadaşı Alberto Granado’yla birlikte gezer. İkili mezuniyetlerine kısa bir zaman kala kendilerine eğlence arar ve Arjantin, Şili, Brezilya ve Peru’yu kapsayan uzun bir maceraya çıkarlar. Başlangıçta birbirine paralel hedefleri olan ve güzel kızların peşinde olan Ernesto ve Alberto’yu, hayat bambaşka noktalara sürükler. 
   Bu film aynı zamanda biyografi olma özelliği de taşır. İkili 9 ay içerisinde Buenos Aires’ten yola çıkıp Arjantin’in Atlantik Kıyısına, oradan pampaları ve And dağlarını aşarak Şili’ye, oradan kuzeye Peru ve Kolombiya’ya süren yaklaşık 14 bin km yol yaparlar.

4-Şimdi Ya Da Asla (The Bucket List, 2007)

Milyoner şirket sahibi Edward Cole (Jack Nicholson) ile işçi sınıfına mensup araba tamircisi Carter Chambers’ın (Morgan Freeman) dünyaları apayrıdır. Yolları, bir hastane odasını paylaşmalarıyla kesişir ve iki ortak noktaları olduğunu keşfederler: Ölmeden önce hayatlarının kalan kısmını hep yapmak istedikleri her şeyi yaparak geçirme arzusu ve kendileriyle farkında olmadıkları bir barışma ihtiyacı. Birlikte, hayatlarının araba seyahatine çıkarlar; ve bu süreçte dost olur, hayatı dolu dolu, içgörü ve mizahla yaşamayı öğrenirler. Her macera, listelerine yeni bir madde ekler.  Carter için yolun sonuna gelidiğinde arkadaşı onu isteğini yerine getirmiş ve bir kahve kutusu içerisinde Everest dağının tepesinde dünyayı izleyebileceği bir noktaya gömülmesini sağlamıştır. Edward’ın hastalığı da kötüleşince o da en yakın arkadaşı saydığı Carter’ın yanında aynı manzarayı izleyecek şekilde bir başka kahve kutusunun içerisinde son yolculuğuna uğurlanmıştır. 
     Seyircinin “daha sonra” diye ertelediği her hayalin “ya sonrası olmazsa?” gerçeği ile yüzleşmesine neden olan bu yapıt akıllarda şu cümleyi bırakacaktır; “Hayallerinizi ertelemeyin. Her şey için geç olmadan kendiniz için bir şeyler yapın. Çünkü hak ediyorsunuz….” 
 

5-Tanrı Kent (Cidade de Deus, 2002) / Brezilya

Tanrı Kent, aynı getto içinde büyüyen, iki ayrı insanın ortak hikayesini anlatıyor bize: Rocet ve Li`l Ze. Birbirlerine uç karakterlerin yolu gettoyu saran kanlı soygunda birleşiyor, olayın birebir içinde olan Li`l Ze`yi izliyoruz film boyunca. Olayların anlatıcısı ise Rocet. Olayların akışıyla bir ilgisi yok ancak sonuç onu da etkileyecek. Yönetmen aslında olaylar karşısında iki ana karakterin tepkilerine göre, aynı olayın bir iyi bir de kötü kahramanını sunuyor izleyicilere. Rocet üzerinden Rio de Janeiro’nun ünlü favelası (gecekondu mahalleleri) tanrı kenti özgün bir sinema diliyle anlatılır. Filmde anlatılan öykü bir kitaptan alınma gerçek bir hikayedir. 
     Tanrı kent, izledikten sonra tehlikeli bulsanız bile Rio de Janeiro’ya gitme ve favelaları  görme merakı yaratan bir film. Öyle ki günümüzde favela turları yapılmaktadır. 

6- Ölüm Tarlaları (The Killing Fields, 1984) / Kamboçya 

 Bir fotoğraf muhabiri olan Sydney, Kamboçya’da görevdedir. Orada devam etmekte olan iç savaş hakkında yazması gerekir. Aynı zamanda New York Times’ın bölge muhabiri olan arkadaşı ve çevirmen Dith, ona eşlik etmektedir. Vietnam bozgununun ardından Kamboçyalılar bölgeden çıkartılmaktadırlar. Dith, ailesini gönderirken arkadaşını yarı yolda bırakmaz ve orada kalır. Birlikte haber yapacaktırlar. Çok geçmeden Dith, ülkeyi kan ile dolduranlar gerillalara esir düşer. Ellerinden kurtulmanın tek yolu her türlü işkence katlanmak ve özgürlüğe giden yolun izini asla kaybetmemektir. 
   Bu film vizyona çıktıktan sonra Kamboçya, ölüm tarlalarını görmeye gelen turistlerle dolmuştur. Dönemin izlerini taşıyan bölgeleri görmeye gelen gezginlerin uğrak bir durağı olmaya devam etmiştir. 

7-Çöldeki İzler (Tracks, 2014) / Avustralya 

1977 yılında Robyn Davidson adında genç bir kadın, Batı Avusturalya’da  Brisbane’den çölün ortasındaki Alice Springs’e gitmek ister. 24 yaşında bir genç kadın olan Robyn Davidson, bu yolu yürüyerek katetmeyi ailesine ve arkadaşlarına rağmen gerçekleştirmeye kararlıdır. Öncelikle yolculuğu için gerekli ekipmanı ve yiyeceği ayarlaması gerekmektedir. Bir köpek ve dört deveyle çıkacağı 2700 km’lik yolculuk için her şeyini tamamlaması 2 yılı bulur. Vahşi hayvanlar ve susuzluk gibi faktörleri de barındıran bu uzun yürüyüşüne ona National Geographic fotoğrafçısı Rick Smolan da eşlik edecektir. Büyük yolculuktan hemen önce tanışan ikilinin uzun bir yolu, doğayla ve birbirleriyle ilgili de keşfedecek pek çok şeyi vardır. Avustralyalı yazar Robyn Davidson’ın kendi anılarını yazdığı otobiyografik kitabından uyarlanan filmin yönetmenliğini  John Curran üstlenirken, başrolde Mia Wasikowska yer alıyor… 

8-On the Road (Yolda, 2012) / ABD

 Dean ve Sal Beat Kuşağı’nın birer portresi gibidirler. “Onu” bulmak için sürdürdükleri arayışları, ABD’yi baştan başa geçtikleri, çok yükseldikleri ve bir o kadar da dibe baktıkları uzun ve heyecanlı bir yolculuğa dönüşür… 
Beat kuşağının babası Jack Kerouac’ın, 1947’de gerçekleştirdiği ve 3 yıl süren uzun yolculuğunun Yolda adıyla romana dönüşmüş halinin sinema uyarlaması olan film, dönemin özgür ruhlu gençliğini beyazperdeye taşıma hedefinde. Yolda dünyayı, insanları ve kendilerini keşfedeceklerdir. Ayrıca Kristen Stewart ve Amy Adams gibi oyuncuların var olması filme daha fazla heyecan katıyor. 
      Özellikle genç kesimin asi ve çılgın tarafını öne çıkarıp, her kesimden insanları yola çıkaracak türden bir film. 

9-The Darjeeling Limited (Küs Kardeşler Limited Şirketi, 2007) \ Hindistan

  Filmin hikayesi, birbirine yabancı üç kardeşin (Owen Wilson, Adrien Brody ve Jason Schwartzman) babalarının ölümünün ardından Hindistan’da bir tren turuna çıkmalarını anlatıyor. Hayal ürünü olan uzun mesafe treni ‘Darjeeling Limited”ın ismi, belli ki Darjeeling Himalayan Railway’den alıntılanmış. Bu tren yolculuğu, birbirlerini tanıyıp yakınlaşmaya çalışan kardeşlerin çabalarının arka planını oluşturuyor. Filmde ayrıca Amara Karan, Anjelica Huston ve Natalie Portman da var. 
    Hindistan’ın renkli dünyasını bize sunan bu film gezginlerin bir sonraki rotasını ister istemez Hindistan’a çevirmeye zorluyor. 

10-Ye Dua Et Sev (Eat Pray Love, 2010) / İtalya Hindistan Bali 

Efsanevi aktrist Julia Roberts’in Pretty Woman (Özel Bir Kadın)sonrası romantik komedi zincirlerine eklenen bir yapım ile karşı karşıyayız. Elizabeth Gilbert’in filmle aynı ismi taşıyan ve kendi hayat deneyiminden yola çıkarak yazdığı ses getirici kitaptan beyazperdeye uyarlanan filmde, acılı bir boşanmanın ardından kendini bulma ümidiyle İtalya, Hindistan ve Bali’yi kapsayan uzun bir gezi turuna çıkan Elizabeth’in hikayesini anlatılıyor. Tabi ki bu geziyi genç kadın için unutulmaz kılacak olan şey, yakışıklı Latin erkeği Javier Bardem’in canlandırdığı Felipe’nin Elizabeth’in kalbini çalması olacaktır. 
       Ye dua et sev, özellikle kadınlara hayalini kurduğumuz kaçışı içinizden birinin gerçekleştirebileceği fantezisini gösteriyor.Kadın gezginleri hemen bi uçak bileti almaya iten türdenbir film. Erkekleri de unutmayalım… 

You May Also Like

Kitap Önerileri – Varuna Gezgin

Nerede ne yenir?

Motosiklet ile Gezilmesi Gereken 5 Şehir!

Bisiklet ile Keşfedilecek 5 Şehir!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir